25 Aralık 2010 Cumartesi

Deutschebank

Efendim daha önceleri sizlere Sparkasse'ye götürdüğünüz her müşteri için 25 € kazandığınızı yazmıştım. Şimdi sizlere biraz daha farklısından bahsedeceğim. Almanya'ya gelmeden yaklaşık bir ay önce 5 yaşındaki i-podum bozulmuştu sevgil igençler ve bu oldukça sinirlerimi bozmuştu. İyi de bunun başlıkla ne alakası var diyenler olabilir, bi sabırlı olunuz efenim dinleyiniz bi. Neyse gençler Almanyaya geldik aradan bir ay geçti ben artık yolda giderken vs. müzik dinlemek istiyorum oldukça içim sıkılıyor bu konuda kararlıyım kötü mötü bi mp3 çalar alacağım artık derken bir gün bi arkadaşım Deutschebank bankaya götürdüğün her müşteri için sana hediye veriyor dedi. İçinde kahve makinesi, hoparlör, MP3 çalar vs. bir sürü hediye var dedi. Son kelimeyi söylediği anda benim algılarım birden açılıverdi tabi...  MP3 çalar demişti yanlış duymamıştım. Neyse efendim ayrıntılarını öğrendim ve bir arkadaşıma bunu tavsiye ettim tmm olur gidelim dedi. Gittik bankaya dostlar ve bana sadece arkadaşının hesbında en az 500€ olmalı dedi memur. E erasmus öğrencisiyiz olmalı o kadar para zaten ve hesapları ne zaman açtırdığımız soruldu. ( buraya dikkat yeni hesap açtırmadık. Onun ve benim önceden hesabım vardı )  Daha sonra her şey tamam denildi hediyemizi seçtik, hesap numaralarımızı yazdık, adresi yazdık ve tamam biz size yaklaşık bir ay içinde hediyenizi göndereceğiz dediler ve dün hediyem geldi. Yeni nesil 2 GB i-pod shuffle hemi de mavi efendim! Heh...

Bakınz foto da koyayım;


Hadi bakalım sağlıcakla kalın bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle hoşçakalın...

Frohe Weihnachten

Sevgili dostlar daha önce sizlere yurdumu ne kadar çok sevdiğimden ve yurtta bir sürü etkinliklerin olduğundan bahsetmiştim. Her Pazar günü yurtta Almanca bir film gösterimi, her Pazartesi günü ise İngilizce bir film gösterimi oluyor. Her Salı, Perşembe ve Cumartesi havuza yüzmeye gidiliyor, her Pazartesi gitar dersleri oluyor ve aynı zamanda her Perşembe ve Cuma da yurdun barı açık oluyor efendim. Bu sayede bir yurdunuzdan birçok insanla tanışabilir Almancanızı geliştirebilir etkinliklere katılabilir ve canınız sıkıldığında bara gidip birşeyler içip sohbet edicek birilerini bulabilirsiniz. Okuluma yaklaşık bir saatlik bir mesafede bulunmasına ve ilk iki ay kaldığım odada sorunlar yaşamama rağmen yurdumu sırf bu güzel ortamı ve sıcak insanları nedeniyle bırakmadım. Bu arada yeni odam hakkında hiçbir şey yazmadım fakat çok memnunum bunu da burada belirtmiş olalım. Neyse konudan baya bir saptık...

Bakınız sevgili gençler gelmek istediğim nokta şu; yurdumda yaklaşık bir hafta önce bu etkinliklerden biri daha vardı Weihnachten (Christmas) gecesi. Bu gecede efendim Glühwein(sıcak kırmızı şarap)  içildi, eğlenildi, oyunlar oynandı. (Bu arada  yurtta langırt var ve dediğim gibi canımız her sıkıldığında gidip oynuorz. Ben defans oynuyorum ve afedersiniz attığım klas gollerin haddi hesabı yok yani yurdun en iyi oynayan çocuğuna kafa tutuyorum şu sıralar ayağınızı denk alın çizerim len! Neyse konumuza dönelim efendim bu Christmas gecesinde dediğim gibi yedik, içtik, eğlendik sonunda çok güzel bir etkinlik oldu açıkcası çok hoşuma gitti, paylaşayım istiyorum.

Bakınız herkes evinden artık kullanmadığı ya da yeni satın aldığı bir eşya ya da hediyeyi paketleyip getirdi. Ben 1983 basımı bir Almanca çocuk kitabı götürdüm. İkinci el pazarından almıştım ve son derece değerli olduğunu düşünüyorum. Daha sonra sırayla oturuldu ve bir bardağın içindeki zarları atarak 2 ya da 5 getiren gidip kendisine istediği hediyeyi masanın üstünden aldı efendim. Fakat oyun daha bitmediii. Masanın üstündeki hediyeler bittikten sonra herkes hediyesini açtı sevinenler oldu üzülenler oldu vs. vs. daha sonra tekrar zar atıldı, bu sefer tam olarak toplam 8 dakikamız var ve bu 8 dakika boyunca 2 gelince herkes elindeki hediyeyi sola, 5 gelince sağa verecekti ve 6 gelirse isteyen gidip istediğinden beğendiği hediyeyi alacaktı. Bu süreç oldukça komik ve eğlenceliydi. Bana çok güzel bi hediye geldi ya da saçma bi hediye geldi deme şansınız yok çünkü sürekli değişiyor. Neyse efendim  sonuç olarak 8 dakika sonunda kimin elinde hangi hediye kaldıysa artık o sizin oluyor. Bana bu saat kaldı, oldukça hoşma giden bir saatti açıkcası bende kalması için baya bir bekledim diyebilirim. Şaka len şaka! Millet ne hediyeler götürdü bize kala kala bu kaldı te allam...


Bu güzel günü de böyle noktaladık efendim hadi kalın sağlıcakla






.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Potsdamer Platz

Merhabalar sevgili okur , uzun zamandır yoğunum bloga birşeyler yazamıyorum bundan dolayı kusura bakmamanı dilerim. An itibariyle 2 haftalık Christmas tatil dönemine girmiş bulunmaktayız. Burada Christmas dedin mi hayat duruyor öncelikle bunu belirtmek isterim.Sokakta herkes deli gibi birbirine hediye alıyor, alışveriş merkezleri ağzına kadar dolu.Yani demek istediğim buradaki Christmas çılgınlığı anlatılcak gibi değil. Ayrıca Christmas'ın güzelliklerinden bir tanesi de şudur sevgili dost, bakınız güneş battıktan sonra sokaklardaki ışık şölenlerine hayran kalmamak elde değil. Şehrin önemli yerlerinde, içinde küçük dükkanların olduğu şirin ve ilginç pazarlar kuruluyor buralara WihnachtsMarkt deniyor.
Bakınız Potsdamer Platz'da bulunan pazardan iki foto (evet soldaki fotoda asılı olanlar çeşitli donlar içlikler vs. heh... )

 
 
Bu arada dostlar Potsdamer Platz demişken daha önce kendisinden hiç bahsetmediğimi şimdi farkettim. Bu kadar güzel ve önemli bi yere ayıp etmişiz doğrusu. Efendim bu meydan 1920'lerde Avrupanın en işlek en canlı merkezi ünvanını taşımakta imiş. Şimdilerde Avrupanın olmasa da Berlin'in en gözde en işlek  mekanları arasında yerini koruyor diyeiliriz. Potsdamer Platz demişken Sony Center demeden olmaz sevgili dostlar. Sony Center 2000 yılında afedersiniz 750 milyon € luk bir bütçeyle kurulup bu 10 yıllık süre zarfında Berlin'in sembollerinden biri ünvanını eline geçirmiş ki bu ünvana kesinlikle haklı olarak sahip bunu da söylemeden geçmeyelim. Geceleri muhteşem bir ışık şöleniyle Potsdamer platz'ı aydınlatan bu yapıdan baş döndürücü güzellikte bir foto eklemek istiyorum izninizle.


Tahmin edeceğiniz üzere bu fotoyu ben çekmedim sevgili okur.

Bakınız sony Center dediğimiz yerin içinde mağazalar, restoranlar, ofisler, müzeler ve doğal olarak bir de Sony satış merkezi bulunuyor. Efendim bu mekanda üstte gördüğünüz devasa şemsiye kafasına göre renkli ışık oyunları yaparak adeta sizi mekana hapesiyor. Sürekli etrafınızı seyretmekten eve dönme vakti geldiğinde hafif bir boyun ağrısı hissetmeniz gayet doğal.

Ayrıca Sony Center'da bulunan film müzesi kesinlikle ziyaret edilesi bir müzedir. Ben film çılgınıyım efendim diyorsanız burası tam size göre diyebilirim. Amatör tekniklerle üretilen ilk filmlerden, dijital filmlere kadar sinema tarihine ışık tutan birçok eseri görebilir, filmlerin yapım süreçlerine ilişkin ilginç bilgiler öğrenebilirsiniz. Buyrunuz internet adresi :
http://www.filmmuseum-berlin.de/


Sayın okur bir de bu meydana şöyle bir olay kurmuşlar bildiğiniz buz dağı var ve insanlar bizim şambriyel dediğimiz aparatlarla (kusura bakmayın başka bir isim gelmedi aklıma) deliler gibi kayıyorlar. Ben daha denemedim ama en kısa zamanda deneyeceğim. Bakınız bu da bir görüntü...

Potsdamer Platzda bulunan üç güzel binadan bir görüntü buyrunuz...



Efendim Potsdamer Platz'da ayrıca Legoland bulunmakta, gidip görülesi hayran olunasıdır. Çocuklar için diye düşünmeyip gidip görünüz tavsiye edilir. Yalnız biraz pahalı hatta baya pahalı efendim dikkat ediniz buna promosyon bulunca falan gidiniz. İçerde neler oluyor efendim, ne var ne yok diye soranlar için buyrunuz internet sitesi     http://www.legoland.de/


Hadi bakalım sağlıcakla kalın...

1 Aralık 2010 Çarşamba

Soğuk çok Soğuk

Sevgili günlük bugün o kadar soğuktu ki soğuktan bıyıklarım dondu.


.